.... Merkezi idare veya kanunun çıkmasını sağlayan siyasi irade veya parlamento, görev, yetki ve sorumlulukta ne kadar cömert davranmışsa, mali kaynak dağılımında da o kadar cimri davranmıştır. Yani, terazi doğru tartmamıştır...
6360 sayılı Kanun ile ülkemizdeki büyükşehir belediyesi uygulamaları yeni bir döneme girmiştir.
Bilindiği üzere, anılan Kanun ile birlikte mevcut 16 büyükşehir belediyesine ek olarak, biri sonradan eklemeli 14 yeni büyükşehir belediyesi daha ihdas edilmiştir.
Önceki ve alışılagelmiş durumun tersine, yeni büyükşehir düzenlemeleri ile büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarına genişletilmiştir.
Bu durumun doğal sonucu olarak mahalli müşterek hizmetlerin yürütülmesi noktasında aynı alana hizmet üreten, diğer bir ifade ile il mülki sınırları içerisinde belediye sınırları dışında kalan tüm alanlara hizmet üreten İl Özel İdareleri kaldırılmış, bütçeleri ve tüzel kişilikleri bulunan köyler mahalleye dönüştürülmüş, belde belediyeleri de kaldırılarak mahalleye dönüştürülmüştür.
Köylerin mahalleye dönüştürülmesinin doğal sonucu olarak, merkez ilçe ve diğer ilçelerde bulunan köylere hizmet götürme birlikleri de ortadan kaldırılmıştır.
Hal böyle olunca, belediye sınırları dışındaki alanlara hizmet eden kuruluşların ortadan kaldırılmasıyla, yük tamamen büyükşehir belediyesi ile ilçe belediyelerine bırakılmıştır.
6360 sayılı Kanun ile birlikte, yapılan değişikliklerle belediyelerin görev, yetki ve sorumlulukları iyice artırılmış, hemen hemen toplumun tüm kesimlerini ve tüm sektörleri ilgilendiren tüm olgular, birer görev olarak belediyelere verilmiştir.
Sorun Nerede Başlıyor…
İşte sorun tam da burada başlıyor. Merkezi idare veya kanunun çıkmasını sağlayan siyasi irade veya parlamento, görev, yetki ve sorumlulukta ne kadar cömert davranışsa, mali kaynak dağılımında da o kadar cimri davranmıştır. Yani, terazi doğru tartmamıştır.